Prof. Dr. Hasan Rüştü KUTLUÇukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü,Yemler ve Hayvan Besleme Anabilim Dalı, 01330 Adana |
Ülkemiz insanlarını beslenme kalitesini yükseltmek ve yeni iş olanakları sağlamak amacıyla 80’li yıllardan itibaren özel sektör öncülüğünde hızla gelişen kanatlı sektörü, ülkemizin endüstriyel boyut kazanmış en önemli hayvancılık koludur. Kanatlı sektöründeki hızla gelişme, yem sanayi ve yem katkı maddeleri sektörlerini de tetiklemiş, yenilikler hızla takip edilir hale gelmiştir. Bu kapsamda pek çok yem katkı maddesi ülkemize gelmiş, kullanılmış, kimisi biyolojik veya ekonomik açıdan beklenen etkinlik düzeyine sahip olmamaları, kimisi tüketici sağlığına olan olumsuz etkileri nedeniyle zaman içinde kullanımdan düşmüş veya yasaklı hale gelmiştir.
Büyüme uyarıcı olarak sektörde en çok ilgi gösterilen ürün Antibiyotikler olmuştur. Antibiyotikler mantarlar ve algler tarafından üretilen düşük molekül ağırlığına sahip, düşük konsantrasyonlarda bile diğer mikroorganizmaların gelişimini inhibe eden mikrobiyal metabolitler olup, hayvan beslemede büyümeyi hızlandırmak amacıyla düşük dozlarda uzun yıllar kullanılmıştır. Yemlerinde antibiyotik kullanılan hayvanların et, süt veya yumurta gibi ürünlerinde antibiyotik kalıntılarına rastlanılmış, çapraz direnç oluşturma olasılığı dikkate alınarak tüketici sağlığının korunmasına yönelik pek çok önlem alınmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda zaman içinde bazı antibiyotiklere yasak getirilmiş, konuyla ilgili uzun tartışmalar ve spekülasyonlar sonrası Avrupa Topluluğu hayvan yemlerinde büyüme uyarıcı olarak antibiyotik kullanılmasını (70/524/EEC Direktif ve 1831/2003/EC sayılı yönetmelikle) 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren tamamen yasaklamıştır.
Gıda hijyeni ve insan sağlığının çok daha önemle irdelendiği, ürün sağlığı ve kalitesi açısından tüketici bilincinin çok daha fazla geliştiği ve organik tarım konusunda yoğun araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yapıldığı Avrupa Birliği ülkelerinde yem katkı maddesi olarak kullanımı yasaklanan antibiyotiklerin ülkemizde de yasaklanması Avrupa Birliği ile uyum sürecinin doğal bir sonucu olarak gerçekleşmiştir.
Öte yandan, büyüme uyarıcı antibiyotiklerin yem katkı maddesi olarak kullanımının yasaklanmasıyla sürülerde hastalık riski yükseleceğinden hastalığın sağıtımında kullanılan antibiyotiklerin miktarında bir artışın da beraberinde geleceği düşünülmektedir. Ayrıca, büyüme uyarıcı antibiyotiklerin yem katkısı olarak kullanımının önlenmesi, üretimde karlılığı azaltırken, hastalık sağıtımında daha fazla antibiyotiğe gereksinim doğurarak, hayvancılık faaliyetlerinde masraf artacak; sağlık koruma ve tedavi masrafları nedeniyle işletme karlılığı düşecektir. Bu nedenle hayvancılık işletmeleri tarafından illegal yollara başvurularak karlılığı arttırma çarelerinin araştırılma riski de yükselecektir. Bu tür girişimlerin önlenmesi için alınacak tedbirlerin şimdiden ortaya koyulması ve büyüme uyarıcı antibiyotiklere alternatif olabilecek kaynakların kullanımının yaygınlaştırılması için gerekli tüm önlem ve destekleme çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Tıbbın ve tüketicilerin baskıları özellikle Avrupa’da antibiyotiklerin hayvan yemlerinden uzaklaştırılmasıyla bunun yerini alacak alternatif maddelerin aranması önem kazanmıştır. Bu kapsamda probiotik, prebiotik, organik asit, enzim ve bitkisel ekstrakt üzerine araştırmalar giderek yoğunlaşmıştır.
Aromatik bitkiler yapılarında aktif özelliğe sahip fitokimyasallar nedeniyle daima hastalık tedavisi için ilaç olarak kullanılmıştır. Modern hayvan beslemede, aromatik bitkilerin büyümeyi uyarıcı antimikrobiyal olarak kullanımı pek dikkate alınmamıştır. Fakat büyümeyi uyarıcı antibiyotiklerin yasaklanmasıyla birlikte, günümüzde fitokimyasallar alternatif yem katkısı olarak önem kazanmaya başlamıştır.
Doğal kaynak olarak bitkisel ekstraktlar veya bitki esans yağları orijini ve aktif maddesine bağlı olmakla birlikte büyümeyi teşvik edici, yemden yararlanmayı iyileştirici bir takım özelliklere sahiptirler. Bitkilerden ekstrakt elde etmenin temel amacı, bitkilerin gereksiz maddelerden arındırılması ve ana aktif maddelerinin (fitokimyasalların) saf olarak elde edilmesidir. Bitkiden beklenen etkinin tam olarak alınabilmesi için bitkiye uygulanacak ekstraksiyon yöntemi ve varsa bu yöntemde kullanılacak uygun çözücünün seçimi çok önemlidir.
Fitokimyasalların kendilerine özgü bilinen esas etkilerinden birisi bunların antimikrobiyal aktiviteleridir. Gerçekten de hayvansal ve/veya yem kaynaklı patojenlere karşı birçok ekstraktın antibakteriyel, antifungal ve antiviral etkilerinin kanıtı olabilecek laboratuvar çalışmalarından oluşan oldukça fazla bilimsel kaynak mevcuttur.
Bitkinin orijinine (rakım, iklim vb.), hasat zamanı ve ekstraksiyon yöntemine göre değişiklik gösteren etken madde düzeyinin standardize edilme güçlüğü nedeniyle doğal özdeş kimyasal yöntemlerle üretilen aktif maddeler olduğu gibi, bunların oksidasyon veya ısıl işleme karşı korunmuş formları da son yıllarda üretilmeye başlanmıştır. Doğayı korumak, doğal kaynakların sürdürülebilirliği sağlamak, ürünü standardize etmek ve he rtürlü strese karşı korumak amacıyla geliştirilen doğal özdeş aktif maddeler giderek daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır.
Doğal veya doğala özdeş fitokimyasalların rasyondan herhangi bir dönemde çıkarılmasına gerek kalmadan, rasyona ilave edilen diğer yem katkı maddeleri ile her hangi bir interaksiyona sahip olmadan, direnç oluşumuna neden olmadan kullanımı, endüstriyel açıdan büyük rahatlık sağlamaktadır.
Son yıllarda bitkisel ekstrakların etlik piliç beslemede alternatif büyüme uyarıcı olarak kullanımı üzerine Avrupa ülkelerinde pek çok araştırma yürütülmüş, piyasada doğal veya doğala özdeş farklı ürünler ticari olarak serbest hale gelmiştir.
Hiç şüphesiz ki, dünyada ve ülkemizde antibiyotiklerin yerine alternatif olarak sunulan fitobiyotikler oldukça geniş bir kullanım potansiyeline sahiptir. Yem ve gıda güvenliği açısından sorunsuz olduğu bilinen bu ürünlerin tamamen antibiyotik kökenli büyüme uyarıcılarla aynı düzeyde etkiye sahip olmaları beklenmemekle; ancak koruyucu etkileri bakımından büyük değer taşımaktadırlar.
AB’nin yem ve gıda güvenliği konusundaki endişelerinin önemli bir kaynağı olan hayvan yemlerinde katkı maddesi olarak antibiyotik kullanımı, getirilen yasaklar ile kısmen giderilmiştir. Öte yandan AB Çiftlikten Sofraya Gıda Güvenliği bağlamında pek çok düzenlemeyi de uygulamaya aktarmıştır. Bu düzenlemelerin yansımaları yakında ülkemizde de hissedilmeye başlanacaktır.
© zootekni.org All Rights Reserved. Code by Mustafa Ersoy