AYI’nın DOĞANIN EN AYRICAKLI HAYVANLARINDAN BİRİ OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
Yaklaşık beş ay boyunca hiç su ve besin almayan, hiç idrar ve dışkı üretmeyen, buna rağmen böbrek işlevleri bozulmayan, kasları ve kemikleri erimeyen ayılar insan hastalıklarının sağaltımında bir ilham kaynağı olabilirler. Deneysel hastalık modelleri oluşturmak yerine, gözümüzü doğaya çevirsek, botanikçiler ve zoologlar ile işbirliği yapsak, insanların sağlık sorunlarına çözümü daha kolay bulabiliriz. Doğadan ilham alarak insan ihtiyaçlarının karşılanması bilimine “Biyomimetik” deniyor. Ancak, günlük pratikte, bu bilimin insanlar için uygulanması şimdilik bir düş.
İnsanoğlu sıvı ve elektrolit dengesinin bir bölümünü böbrekleriyle sağlar ve metabolizma son ürünlerini de büyük oranda böbrekleriyle uzaklaştırır. Bunların uzaklaştırılmaması hayatı tehdit eder. Hiç idrar yapmayan insan, öz atıkları tarafından zehirlenerek ölür ya da diyalize, böbrek nakline ihtiyaç duyar.
Gelelim ayıların bu konuyla ilgisine: Tümü olmamakla birlikte; özellikle siyah, kahverengi ve boz ayılar kış uykusuna yatarlar. Bu dönemde metabolizmalarını % 20-50 oranında düşürürler. Uykuya hazırlık için sonbaharda aşırı beslenirler, günde 20.000 kalori alırlar, yağlanırlar. Harıl harıl somon avlayan ayıların belgesellerini hatırlayın. Kış uykusuna yattıklarında vücut sıcaklıkları 30 dereceye, nabızları ise dakikada 8-10 atıma düşer. Ortalama altı aylık bu dönemde ayı yemez, içmez, hareket etmez, idrar ve dışkı yapmaz. Stand-by konumundaki elektronik aygıtlar gibidir, o sırada aktif olarak çalışmaz ama led ışığı yanar ve düğmesine basınca hemen harekete geçer. Tombik bir şekilde kış uykusuna yatan ayı, fit bir şekilde kas kuvveti yerinde olarak ilkbahara başlar. Ayı, bu uzun uyku döneminde tüm enerjiyi biriktirdiği yağlarından alır, proteini hiç harcamaz. Yağ metabolizması sonucu oluşan su da, ayıyı susuzluktan korur. İnsanlarda ise, yağ dokusunun kullanılması sonucunda ‘ketoasidoz’ denen ölümcül bir durum oluşur. Uzun süre yatakta hareketsiz yatan insanda kas ve kemik erimesi, damar içi pıhtılaşma, yatak yaraları, kalsiyum yükselmesi görülür.
Hiç su almayan insanda böbrek yetmezliği gelişir. Hiç su almadan 6 ay yaşamak bir insan için düşünülemez bile. Ayı kış uykusunda böbreklerinin çalışma hızını %70 oranında azaltır. Böbreğin ürettiği ön-idrar (ultrafiltrat) tüplerden tümüyle geri emilir. Mesaneye ulaşan idrar varsa, o da mesane duvarından geri emilir. Böylece, su kapalı bir sistem içinde hiç kayba uğramaz. Geri emilen idrardaki üre ve diğer protein son ürünleri ise, yeniden protein üretimine yönlendirilir. İnsanda böyle bir mekanizma yoktur. Ayı ise bu “geri dönüşüm” özelliği sayesinde hayatta kalır. Ayrıca, ürenin kaynağı olan protein de , kış uykusu boyunca neredeyse hiç kullanılmaz. Üreyi proteine geri dönüştürme özelliği, doğada yalnızca ayılarda vardır.
Ürenin geri dönüşümünü, memeli mitokondrisinde bulunan ”sirtuin” adlı enzim sağlar. Bu protein yaşlanma ve iltihabın engellenmesinden sorumlu bir maddedir. Özellikle, orman meyvelerinin bu enzimi arttırdığı belirlenmiştir. Ayılar da uyumadan önce bol bol “berry” ailesinden meyve tüketirler. Sirtuin düzeyini arttıran ilaçlara ilgi giderek artmaktadır. Resveratrol, quercetin, butein, fisetin gibi maddeler sirtuin üzerinden yaşlanmayı geciktirme, kanseri önleme, böbrekleri destekleme amacıyla kullanılmaktadır.
Böbrek ve şeker hastasında yaralar çok zor iyileşir. Ayılar ise, kış uykusu dönemini yaralarını iyileştirmek için kullanırlar. Doğada, kavgada oluşan yaralar bu dönemde tamamen kapanır. Bu iyileşme sürecinden de, ana safra asiti olan “ursodeoksikolik asit” sorumlu tutulur. İnsanda, yara iyileşmesini hızlandırmak için, safra asitlerinin kullanılması araştırmaya açık bir alandır. Diyabete bağlı böbrek hastalığının sağaltımında kullanılmasına ilişkin araştırmalar halen sürdürülmekte.
Ayı uykudayken, kolesterolü çok yükselir. Düşünün; şişman, hareketsiz, dolaşımı çok yavaşlamış bir kişide damar kireçlenmesi ve damar içi pıhtılaşma riski çok artmışken, ayılarda bunların hiçbiri kalp-damar riski oluşturmaz. Ayıdaki birtakım genetik özellikler, uyku sırasında düzeyi artan alfa-2-makroglobulin gibi pıhtılaşmayı engelleyen maddeler hayati riskleri ortadan kaldırır.
İnsan çalışmaları, yatakta 2-6 ay geçiren bir kişinin kemik kitlesinin %40 oranında kaybedildiğini, bu süre bir yılı geçtiğinde kemik kaybının kesinlikle düzelmediğini ortaya koymuştur. Ayılar ise, üreyi geri dönüştürdükleri gibi, aynısını kalsiyuma da yaparlar. Atılması gereken kalsiyum, böbreklerden geri emilir ve kemiğe oturur. Bu işlemden sorumlu olan hormon “ayı parathormonu (bPTH)” denen maddedir. Bu hormonun, ‘osteoporoz’ (‘kemik erimesi’) tedavisinde bir umut olduğu düşünülmektedir.
Görüldüğü gibi, ayı doğanın en ayrıcalıklı hayvanlarından biri. “Ayı” der geçeriz, aşağılayıcı bir tanım olarak kullanırız. Ama, bu kadar yeteneği görünce de, ayı olmadığına hayıflanıyor insan.
(Prof.Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya, Nefroloji Uzmanı)
© zootekni.org. All Rights Reserved. Code by Mustafa Ersoy